20 Ekim 2016 Perşembe

Ne Yaptım, Ne Yaşadım da Mideme Oturdu Bu Kadar?

Ne yaptım da mideme oturdu bu kadar?
Çok mu mutlu oldum, muhteşem bir işim mi var? Sevgilimle bütün dünyayı gezdikten sonra döndüğümüz deniz manzaralı evimizde pazar kahvaltısı mı yaptık? Çok zenginim de istediğim her şeyi aldım mı? Mesleğimde çok başarılı olup kadın ve çocuklara yardım etmek için hayalimdeki işi gerçeğe mi dönüştürdüm?

Off.. Mutluluk gerçekten bunlar mı ki? Sahip olduğum onca şey için şükretmem gereken dönemde ben neden böyleyim Allah'ım özür dilerim... Ama neye sahip olursak olalım bazen gerçekten olmuyor. Bazı dönemlerde insan öyle sinir bozucu şeylerle karşılaşıyor ki sahip olduklarına rağmen mutsuz olabiliyor.

Aslında geçen hafta çok güzel şeyler oldu. İstanbulumun ruhsat töreni vardı, avukatlık ruhsatını aldı. Annesi ve anneannesiyle birlikte gittik. O kadar güzel geçti, o kadar çok heyecanlandım ki anlatamam. Kendi ruhsat törenimde bile böyle olmamıştım. Ne giyeceğime karar vermem bile toplamda bir haftamı aldı. Tören gerçekten çok çok çok güzel geçti. Bir sürü fotoğraf çektik ama en güzeli çok saygı duyduğumuz ve ruhsatlarımızı veren avukatla çekildiğimiz fotoğraftı. Geçen sene benim törenimde de üçümüz çekilmiştik, bu sene İstanbul ruhsat aldığında da üç avukat olarak çekildik. Bu arada anneannesi bana kenarlarını iğne oyasıyla işlediği bir eşarp verdi. Böyle fuşya pembe gibi, ama o kadar güzel bir renk ki..."Torunlarıma işleyeyim dedim kızım güle güle kullan." dedi. Yani beni de torunlardan sayıp yapmış. Nasıl duygulandım, nasıl mutlu oldum anlatamam.Tören sonrasında da İstanbul'la baş başa yemeğe gittik, sonra evlere dağıldık.

Geçen hafta bu kadar güzel geçmişken neden şimdi midem ağrıyor? Çünkü haftasonu İstanbul'la umutsuzluğa kapıldık. Henüz iş bulamadı ve gerçekten çok stresli. O mutsuzken ben nasıl mutlu olayım? Tabi ki benim de moralim bozuktu.Yine de Pazartesi işe mutlu gelmeye çalıştım. Sonuçta dünyanın sonu değil illa kim iş bulacak, İstanbul da haftasonu kadar bozuk değildir, yavaştan düzelir her şey modundaydım...


Pazartesi günü ofiste bütün gün tek başıma oturdum. Kısa bir dilekçe dışında hiç iş yoktu. O dilekçeyi de yazıp gönderdikten sonra, salı gününün duruşmalarına baktım. Biri Yargıtay olmak üzere iki tane Ankara'da bir tane de İstanbul adliyesinde duruşma var. Ne uçak bileti alındı ne bir şey. Sordum ben hemen gıcık avukata "Yarınki duruşmalara gidecek miyiz? Hangimiz Ankara hangimiz İstanbul, ona göre uçak bileti alalım ya da mazeret hazırlayayım." dedim. "Henüz karar vermedik." dedi. Şimdi patron M Hanım'la zaten ben muhattap olamıyorum. O yüzden onun sağ kolu olan gıcık E Bey'e sordum. Saat 16:30 hala karar vermemişler. Ben de işçi avukatım ya, onların ağzından çıkacak lafı duymadan hiçbir adım atamıyorum. Bu arada ofiste başka hiçbir iş olmadığından dizi falan izledim. Aradan zaman geçti, benim çıkış saatim geldi 19:00. Ama hala ses yok. Ben de E Bey'e mesaj attım "Karar vermediniz mi hala?" diye. "Ben seni toplantıdan çıkınca arayacağım." dedi. Yahu ben bir insanım ya. Benim mesai saatim bitmiş ben hala bunların kararını bekliyorum. Bu arada da Ankara duruşması için mazeret dilekçesi, İstanbul duruşması için de kendime yetki belgesi hazırladım. Saat oldu 8, hala ses yok.... Ben mesaj attım "Saat kaç oldu ben hala sizden haber bekliyorum." diye. Bu sefer aradı, "Ankara duruşması zaten başka bir dosyayı bekliyor yeaa mazeret gönder, Yargıtay duruşmasına da başka avukat girecek. İstanbul'dakine de ben gireceğim." 

Telefonu kapattım ve çığlık attım. Sinirden ağlamaya başladım. Bir dosya eğer başka bir dosyanın sonucunu bekliyorsa o dosya ilerlemez, duruşmasına da genelde mazeret göndeririz. Ben göndereyim dediğimde sen neden hala beni orada bekletiyorsun? İstanbul duruşmasına zaten kendisi girecekmiş, yetki belgesi göndermeme gerek yokmuş, Yargıtay'a zaten başkası girecekmiş! Peki ben neden bekledim? Madem mazeret göndereceğimiz kesindi, ben neden bekledim? Söyleyeyim mi? Çünkü bu insanlar normal değiller. İnsana saygı nedir bilmiyorlar. Neymiş Yargıtay duruşmasına başkası girecekmiş ya, o başkasından haber bekliyormuş. Anasını satayım akşam 8 oldu ben o saate kadar beklemek zorunda değilim. Azcık meslek etiğiniz varsa bir duruşmaya kimin gireceğini önceden belirlersiniz... Ama yoook. Moira ofiste zaten ya boşverin sabaha kadar beklerim ben.

Ya iş olsun, yoğunluk olsun, işleri yetiştiremiyor olalım kalayım çalışayım. Hep birlikte mesai yapıp işleri tamamlayıp öyle çıkarız tabi ki. O kadar iş ahlakı bende de var. He sigortam tam ödenmiyor, yemek ücretim ve mesai ücretim yok ama olsun benim yine de iş ahlakım var. Ama bu durum farklı. Ben bütün gün mal gibi oturdum. Sadece bana saygı duymadıkları için, ben köle olduğum için, onların keyfini beklemek zorundayım. Ben çalışanım ya, özel hayatım yok, birey olarak ayrı bir hayatım yok. Saat 8'e kadar beklemek zorundayım ben. Ama bir yere geç kalırsam, bir işi geç yaparsam o zaman ben kötü çalışanım, kötü avukatım...

Saat 20:45'te ancak işleri tamamlayıp çıkabildim. Ağlayarak tabi ki. Çalışmaktan ve yorgunluktan değil, çalışmaya üşendiğimden de değil, hayvan kadar değer verilmemesinden. Ama bu sadece benimle alakalı değil. Benim yerimde kim olsa aynı muameleyi yapacaklardı. Çünkü onlar işveren. Çünkü para onlarda, maaşımızı onlar veriyor. Çünkü bu ülkede ne hukuk güvenliği ne iş güvenliği var. Ben daha avukat olarak hakkımı arayamıyorum. Neden biliyor musunuz? Buradan çıkarsam iş bulamam. İstanbul'da 50 binden fazla avukat var. Ve bütün işverenler sömürme derdinde. Çalışanlara maaşlarını düzenli vermeme, hayvan muamelesi, mobbing, cinsel taciz... Bunlar sadece bizim sektörden bildiklerim.

Önceki iş verenim gözümün önünde hömkürüp eline çöp kovasını alıp balgam çıkarmıştı biliyor musunuz? Ben o balgamın çöpe düşüşünü izledim. Neden izledim? Çünkü o sırada bir dosyayla ilgili konuşuyorduk ve adam bir anda hooykk yaptı ve aynı anda eline çöpü alıp balgam çıkardı. Kafamı çevirmeye bile zaman kalmadı. Ve bu iki kere oldu. Geğirdi, önümde çoraplarını çekti. He bir kere de bir mahkeme kaleminden bir şey isteyeceğim zaman "Kadınlar genelde daha kolay hallediyor yahu kullanın bu durumu." dedi. Bu ne demek? Daha bunun gibi onlarca iğrençlik sadece bir ay içinde oldu. Bir ay çalışıp sonra kaçar gibi işten ayrıldım. Ondan önce stajyerken de canım çıkıyordu yine ağlıyordum buralarda. O iğrenç yerden sonra çalıştığım yer de burası işte. Masam var, çok rahat, eve yakın, maaşım zamanında ödeniyor. Artıları bunlar. Ve bu artılar normal şartlarda insanın çalıştığı yerden minimum beklentisidir zaten. Ama ben bunlara artılar diyorum neden? Çünkü piyasa berbat.

İşte bu yüzden midem ağrıyor. Bu yüzden, İstanbul'da çalışan bir avukatla karşılaşırsanız ve kendine ait bir ofisi yoksa sakın üstün falan görmeyin. Parası var muamelesi yapmayın. İki dilekçe yazacak zaten fazla para istiyor demeyin. O dilekçeyi hukuki olarak sizi hiçbir hak kaybına uğratmadan yazabilmek ve doğru bilgileri, doğru kanun maddelerini ve Yargıtay kararlarını kullanmak için 4 sene eğitim aldığımızı unutmayın. Sahip olduğumuz tek şey bilgi ve genel olarak çoğumuz köle gibi çalışıyoruz. Ve sadece bilgi kölesi de değiliz. Bedenen de köleyiz. Sabahın köründe kalkıp metrobüse binme çabaları, Büyükçekmece Adliyesi'ne gitme çabası, hacze çıkmamız ve orada tehdit edilmemiz, sadece alacaklı ve işverenimizin talebiyle gittiğimiz hacizde sanki parayı cebimize atıyor gibi bir sürü hakarete maruz kalmamız... Bir gün adliyeye yolunuz düşerse ve koşturan insanlar görürseniz sakın memur ya da vatandaş sanmayın he. Bizizdir. İş yetiştirmeye çalışan, yetiştirmesi imkansız olan işi yetiştiremezse gereksiz yere azar yiyip rencide olacak olan avukatlardır.


İstanbul, sevgilim henüz iş bulamadı. En yakın arkadaşlarımdan biri, Berlin, şu an bir büroda çalışıyor. Maaşını hiç doğru düzgün alamıyor. 4500 TL'si içerde. Mobbing'e maruz kalıyor. İşveren avukatı BMW'den sonra şimdi de Audi aldı...
Neden dava açmıyor neden şikayet etmiyor? Çünkü adamın bütün malları kayıt dışı. Hem vergi dairesine hem İstanbul Barosu'na eşek yüküyle borcu var. Üzerine kayıtlı hiçbir şey yok. İşten çıksa olan parasına olur. Yeni iş de bulamaz. Şu anda evlenme arifesinde. En azından arada para alabiliyor diye çıkamıyor. Diğer yakın arkadaşım Roma, şu an Adana'da ofis açtı. Borç batağında. Stopaj vergisi, bağkur ödemeleri, öğrenci kredisi borcu.

Galiba midem hep ağrıyacak. Allah'a binlerce kez şükürler olsun, hayatta çok daha zor şeyler var farkındayım. İnsanlar savaşın içindeler, hastalıklarla boğuşanlar var... Onları düşününce utanıyorum. Ama işte, uzaktan güzel görünen bir hayatın içine girince, bir insanın boğuştuğu şeyler bazen gerçekten kendisini boğuyor. Hatta boğuştuğu hiçbir şey olmasa da o insan bozuk psikolojisiyle kendisini boğabiliyor. Yani bazen ne kadar şükretsek de nankörce mutsuz oluyoruz...

Herkese iyi haftasonları...

18 Ekim 2016 Salı

Tavsiyelerim #5

Hepinize güzel bir hafta diliyorum. Her zaman müzik tavsiyesiyle başlardım ama artık filmle başlayacağım çünkü ruhumu daha çok dinlendiriyor.


Film

The Secret In Their Eyes ( El Secreto de sus Ojos)

Imdb puanı: 8.2
Yönetmen: Juan José Campanella
Oyuncular: Ricardo Darin, Soledad Villamil. Pablo Rago

Bu filme benim verdiğim puan 10. Şu ana kadar sonundan en çok keyif aldığım film bu. Bu filmin en güzel yeri sonu. Filmin tamamı keyifli ama sonunu izleyince gerçekten kalben ve vicdanen büyük bir rahatlama hissi veriyor. Özellikle ülkemiz gibi kadına şiddetin had safhada olduğu bir yerde insan daha da hırsla izliyor böyle hikayeleri. Ne desem spoiler olur. Kesinlikle izleyin.



Müzik

Spotify

Spotify'ı bilmeyen ve kullanmayan kalmış mıdır bilmiyorum ama ben kullanmaya başladığımda benim çevremde kullanmayan ve benim önerimle kullanmaya başlayanlar olduğundan buraya da yazmak istedim. Ben indirdiğimden beri başka hiçbir yerden müzik dinlemedim. Spotify inanılmaz büyük bir online müzik arşivi. Sanatçılar telif hakkı sorunu çıkarmıyorsa, bu arşivde bulamayacağınız bir parça olduğunu düşünmüyorum. Ben şu ana kadar aradığım bütün şarkıları buldum. Çoğu müzik dinleme uygulaması gibi istediğiniz şarkıları listenize ekleyip sonradan çalabiliyorsunuz. Ama bence en güzel özelliği hazırlanmış bir sürü liste olması. Hem müzik türlerine, hem modlara göre hazırlanmış binlerce müzik listesi var. Arkadaşlarınızı yemeğe çağırdıysanız direk Dinner With Friends listesinizi açabiliyorsunuz. Meditasyon ya da yoga yapıyorsanız ona uygun bir liste açıp dingin bir müzik dinleyebilirsiniz. Uykuya dalmada zorluk çekiyorsanız, modunuzu yükseltmeye ihtiyacınız varsa, romantik şarkılar açmak istiyorsanız... Hepsi için ayrı listeler var. Ama mobil uygulamasında ki eksiği var, o eksikleri de Spotify Premium alalım diye eksik bırakmışlar zaten. Biri internet yokken dinleyememek, diğeri de isteğiniz şarkıya tıklayamamak. Yani Premium kullanmıyorsanız kendi listeniz de dahil tüm listeleri karışık çalıyorsunuz. Tabi uygulamayı telefonunuzdan değil de Ipad ya da bilgisayardan kullanıyorsanız karışık çalmak zorunda değilsiniz, şarkı seçebiliyorsunuz.





Bence en güzel özelliği size özel Haftalık Keşif listesi hazırlaması. Bu liste sizin dinlediğiniz ve listenize aldığınız müzik türlerine uygun olarak size özel bir liste hazırlıyor ve bu liste her Pazartesi yenileniyor. Sürekli yeni şarkılar keşfedebiliyorsunuz.

Spotify Premium aylık 9.99, ama bazen 3 aylık 99 cent gibi kampanyaları olabiliyor. Ben bir kere yapmnıştım.


Kitap

Tom Robbins - Parfümün Dansı

Bu benim okuduğum en güzel kitaplardan biriydi. Alobar isimli kralın hikayesiyle başlayıp, birkaç farklı hikaye ile devam ediyor. Bu sırada Alobar Kudra ile karşılaşıyor ve kitap aslında onların yolculuğu ve ölümsüzlük arayışları üzerine oluyor. Kitabın başında ayrı ayrı anlatılan bütün hikayeler çok ilginç bir şekilde birleşiyor. Bitirdikten sonra bir süre etkisinden çıkamamıştım. Hatta estetik ameliyatımdan çok memnun kaldığım için doktoruma da bir tane hediye etmiştim. O kadar değerliydi benim için yani. Umarım siz de beğenirsiniz.


Fotoğrafı kim çektiyse çok güzel çekmiş, üzerine kaynak belirttiği için kullandım, umarım sorun değildir.


Tom Robbins


Kozmetik/Bakım

Pantene Keratin Onarıcı E Vitaminli Yağ



Saça sürülen yağlardan daha önce Loreal'in Extraordinary Oil'in sarı kapaklı olanını deneyip memnun kalmıştım. Tekrar ondan alacaktım ama Paris'in ve Gratis çalışanının ısrarları sonucu bunu aldım, iyi ki de almışım. Hem çok güzel kokuyor hem de yumuşacık yapıyor. Aslında benim için en kullanışlı özelliği şu; banyodan çıktıktan sonra ıslak saçıma sürüp tam kurutmadan yatıyorum. Sabah kalktığımda kabarıklık olmadan doğal dalgalar oluyor saçımda. Normalde nemli saçla yatınca sabaha papaz gibi olurum ama bu yağ o durumu engelliyor. Sonra sabah kurumuş saçıma da birazcık sürüyorum baya güzel oluyor. Isıya maruz kalmadan güzel görünüyor, bu benim için çok önemli. Loreal Extraordinary Oil ile karşılaştırırsam, Loreal kuru saçtaki kabarıklığı sanki daha iyi alıyordu, ama Pantene ıslak saça sürüp yatınca sabah verdiği dalga ve kabarmayı önlemesi açısından daha iyi. Yani ıslak saçta Pantene, kuru saçta Loreal.

Aplikasyon

Trafi

Bu aplikasyonu sevgilim bana gösterdiğinde ağzım açık birkaç saniye bakmıştım. Ben İstanbul'da yaşadığım için baya işime yarıyor. Hemen anlatayım. Şimdi mesela Taksim'den Büyükçekmece'ye gideceksiniz, ama nasıl? Kaç ayrı şekilde gidebilirsiniz, hangi toplu taşıma araçlarını kullanmalısınız, o araca hangi duraktan binebilirsiniz, size en yakın durak nerede, başka bir güzergah kullanabilir misiniz, hangi güzergah kaç dakika ve kaç para tutar?...... Arama butonuna basıyorsunuz, çıkış ve varış noktalarınızı seçiyorsunuz ve size ayrıntılı olarak kullanabileceğiniz toplu taşıma yollarını listeliyor. Listede en üstte tavsiye edilen yol oluyor. Bu yol genelde en kısa süreni oluyor. Listeden tercih edeceğiniz güzergahı seçiyorsunuz. Şuraya git, indikten sonra şu kadar yürüme mesafen var, oradan şu araca bin, şu kadar para vereceksin, şu kadar sürecek.... Yani benim için inanılmaz bir uygulama.









Bütün toplu taşıma araçlarına bu uygulamadan ulaşıp, hareket saatlerini ve duraklarını görebiliyorsunuz. Ayrıca trafik sıkışıklıklarını, kapalı yolları ve kazaları da gösteriyor.

Türkiye'de şu an İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Kayseri ve Konya'da kullanabilirsiniz. Onun dışında kullanabileceğiniz yerlerin tamamı:

Bulunduğu şehirler:Türkiye:
• İstanbul - "IETT" otobüsleri ve metrobüsleri, metro, "Marmaray", tramvay, füniküler, deniz ulaşımı (Şehir Hatları vapurları, IDO, Turyol, Dentur, Prenstur) ve hatta dolmuş ve minibüsler
• Ankara - "EGO" otobüsleri, metro, "Aksaray", teleferik
• İzmir - "ESHOT" otobüsleri, metro, "İZBAN", "İZDENİZ" deniz ulaşımı
• Bursa - "BURULAŞ" otobüsleri, "BURSARAY" metro, tramvay
• Adana – otobüsler, metro
• Kayseri – otobüsler, “Kayseray” tramvayları
• Konya – otobüsler, tramvaylar

Bunun dışında
Brezilya, Rusya, Tayvan, Hindistan, Endonezya, Litvanya, Letonya ve Estonya'da bazı şehirlerde var.

Bu tavsiyeler de bu kadar. Umarım faydalı olur. :)) İyi haftalar.









Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...