30 Eylül 2016 Cuma

Eylül Sonu, 2017 Hedefleri

Bir Eylül ayının daha sonuna geldik…Yani benim için bir senenin daha sonuna geldik. Benim yeni yılım Eylül’de başlar. Önceki Eylül ayında koyduğum hedefleri, yaptığım planları, kurduğum hayalleri gözden geçiririm ne kadarını gerçekleştirebilmişim diye. Sonra da yeni yılın planlarını yaparım. Hatta geçen yıl herkes kendi planlarını hayallerini yazsın diye mim başlatmıştım, mim yeni yıl planları diye başlayınca herkes “iyi de henüz yeni yıl değil ki” moduna girmişti :D Ama olsundu :D



Bakalım 2016 hedeflerim neymiş:

Ruhsatımı alıp, tatmin edici boyutta mesleki tecrübe kazanmak +
Ruhsatımı aldım ve ilk senemde yeterince tecrübe kazandığımı düşünüyorum. Davacısı gelmediği için düşecek davayı neredeyse devam ettirecek olmam, 65 yaşındaki müvekkile “Türkiye’de ortalama yaş 70 zaten” demem, karşı tarafın sözlü yargılama aşamasında keşif kararı aldırmasına itiraz edememem, kalem memurunu akşam 4'te tapu müdürlüğüne gitmeye ikna etmem, bir sürü şehir dışı duruşmasına gitmem, bir sürü dosyadan saçlarım yardımıyla gizlice fotoğraflar çekmem… Yani 10 aylık avukat olarak az da olsa tecrübe kazandım. Checked!

İngilizcemi yeterli düzeye getirmek, mümkünse sınav yeterliliği -
He canım he. Bir filmi tamamen İngilizce izlesem çoğunu anlayacak olmama, hatta Clinton-Trump karşılaşmasını İngilizce izleyebilmeme rağmen, Viyana tatilinde garson kıza self servis mi yoksa masaya siz mi bakacaksınız cümlesini kuramadım. Yaşadığım rezilliği şöyle aktarayım:
-Is it self service?
-What?
-Self service?
-Wha, what?
-You give the meal? (“You take the meal?” da demiş olabilirim şu an hatırlayamadım)
-…
Yani geliştirdim de diyemem geliştirmedim de diyemem. Okumada ve dinlemede okey, konuşmada ilkokul 1.

Sevgilimle yeni bir ülke görmek. +
Yessss!!! Viyana, Avusturya. Çok güzeldiiiii.

Yıl sonuna kadar 30 kitap bitirmek -
Kim beautiful? Mehtap beautiful?
No father no.

Piyanoda hiç olmazsa bir parçayı mükemmel çalmak. +
Evet bir parçayı çalıyorum. Ama garip olan piyanoda sadece bir parça çalabilmem. Geri kalan hepsini unuttum. :D:D

Terapi kitabımı bitirmek -
Anksiyetemin atı alıp Üsküdar’ı geçtiği günlerde elime alıp, yeniden iyi hissetmeye başladığımda bıraktığım için yarım kalmış iki terapi kitabım var. Ama onlar bitecek.

Pilatese başlamak +
Yes. Başladım, bir beden inceldim. Thank you Fitness Blender. Pilates salonlarına ölümüne para harcamadan, haftada 3 gün, günde yarım saatlik egzersizle, 1 ayda 1 beden inceldim. Pantolonlarımı kemerle giyiyorum. Yazısını yazarım.

Para biriktirmek -
Anneme verdiğim cevap: Tabiiiikisi biriktirdim, biriktirmesem nasıl tatile gidecektim? :D

Hayal panosu yapmak -
Hala yapamadım, çünkü onu yapınca odana asmak falan gerekiyor, gözünün önünde olması gerekiyor. Ama bende onu asacak özel bir alan yok. O yüzden yapmaya hevesim de yok.


Offff geçen sene de 4 tane (+) 5 tane (-) vardı bu sene de aynı.. Ama olsun bu hayatımda 4 hedefi daha gerçekleştirdim demek. Önemli olan bunların olumlu etkilerinin devam etmesi. Geçen sene yazdığım yazıda da aynısını söylemişim ama cidden hiç büyük hedefler koymamışım. Biraz büyüteyim de daha çok çabalayayım bare. Şimdi 2017 hedeflerini yazalıııımmm;

  • Sevgilimle bir yeni ülke, 2 yeni şehir görmek
  • Mesleğime dair bir kariyer hedefi seçmek
  • Yarım bıraktığım 2 terapi kitabını da bitirmek
  • En az 30 kitap bitirmek
  • Pilates yapmaya devam etmek ve sağlıklı seçimleri yaşam şekli haline getirmek. 24’ü devirdik sonuçta.
  • Para biriktirmek.
  • Piyanoda en az iki şarkıyı mükemmel çalmak ahahahsgfg
  • Hayalimdeki web siteyi açmak
  • Yeşil masa lambası almak
  • Tarih öğrenmek.

Şimdilik hedefler bunlar. Hadi bakalım.

24 Eylül 2016 Cumartesi

Biraz Saygı, Biraz Sevgi...

Bir sene çalışıp 1 haftasında tatil yapmaktan ibaret olan hayatımızda çok şükür ki dini bayramlarımız var da benim gibi sert patronu olan insanlar da tatile gidebiliyor. Adli tatil döneminde pek fazla iş olmadığını bilen 40 yıllık avukat olan patronum bana işler yoğun diyerek izin vermedi. Ve ben bütün adli tatil dönemi boyunca ofiste dizi izledim, oyun oynadım... Tabi ki arada iş oldu ama her gün oyun oynama fırsatım da oluyordu. Sonuç olarak aslında tatile gidebilirdim. Çok şükür ki Kurban Bayramı tatili vardı. Sevgilimle belki patronum izin verir umuduyla uçak biletlerini bayram dönemine almamıştık. Çünkü her yer inanılmaz pahalıydı. Tam tatile gitmekten vazgeçmiştik ki, Viyana yardımımıza yetişti. Hem uçak biletleri ucuzdu, hem de otelleri. Avusturya ile şu havaalanında yayınladıkları yazı yüzünden aramız kötü olsa da, ülkede darbe olsa ve yurtdışına çıkışlarda sorun yaşansa da, biz vizemizi almayı başarıp doooğru Viyana'ya gittik. 5 gün kalıp şehrin altını üstüne getirip döndük. Gidenler hep turla üç beş yer dolaşıyor ama biz hiç öyle yapmıyoruz. Birilerine bağlı olarak kalabalık bir grupla gezmeyi ya da bir şehrin yemeklerini, kültürünü yeterince tanıyamadan 2 gün içinde ayrılmayı sevmiyoruz. Geçen sene Paris'te yaptığımız gibi Viyana'nın da en ünlü yerlerini gezip, sarayının içine girip, en ünlü kafelerine gidip, hayvanat bahçesinden çıktık. İstanbul'la baş başa 6 gün geçirmek çok iyi geldi. Baya da eğlendik. İnanılmaz fazla Türk vardı. Hatta Avusturyalıdan çok Türk gördük. Geçen senenin de bu senenin de tatil yazılarını gideceklere yardımcı olması için yazmak istiyorum aslında. İnşallah zaman bulurum.


Cuma günü tatilden döndükten sonra işe başlamadan önce dinlenmek için 2 gün vaktim olacaktı. Ama Berlin 22 Ekim'de evleneceğinden ona gelinlik bakmak için söz vermiştim. Bütün cumartesi Fatih'teki gelinlikçileri dolaştık. Çok güzel gelinlikler de vardı ama genel olarak biraz kalitesizdi. Zaten boşu boşuna dolaşmışız çünkü Berlin pazar günü damat beyle çıkıp kendi istediği model yerine onun istediği modeli almış. Ve aldığı modelden cumartesi günü bir tane bile denememişti. Neyse, olan benim cumartesi günüme oldu sonuç olarak.

İş bu sıralar iyi gidiyor çünkü yoğun. Ben çalışmayı boş oturmaktan daha çok seviyorum çünkü en azından zaman geçiyor. Bir de psikolojik yönü var tabi ki. Beni tanıyanlar artık biliyor yaşadığım psikolojik problemleri. Boş oturmak insana daha çok düşünecek zaman veriyor ve bu pek iyi olmuyor benim gibi anksiyetesi olan insanlar için. Anksiyete demişken... En son yazdığım yazının altına bir izleyicim öyle bir yorum bırakmış ki... O yorumdan sonra bir hafta anksiyete krizleri geçirdim biliyor musunuz... Sürekli olarak çok kötü rüyalar görüp ağlayarak uyandım. Çok şükür bol bol dua ettim ve kendimi daha iyi hissettim. Şu anda da iyiyim. Ama psikolojik rahatsızlığı olan insanlara yorum yazarken bu kadar düşüncesiz olmayı ben gerçekten anlayamıyorum. Ancak kötü niyetle açıklayabiliyorum. Kendisine gereken cevabı verdim ama tekrar o şekilde bir yorum gelirse direk engelleyeceğim. Rica ediyorum biraz daha hassas olalım birbirimize karşı.

Cidden Allah insanlara taşıyamayacağı şeyi vermiyor.  Ben mesela tanınmış biri olsaydım, ne bileyim ünlü olsaydım ya da youtube kanalım olsaydı kaldıramazdım. Herkesin dediği her şeyi o kadar umursardım o kadar takardım ki hayatı kendime de etrafımdaki herkese de zehir ederdim. Tanınmış insanlar nasıl kaldırabiliyor o kadar kötü eleştiriyi? Mesela bloggerlara bakarsak, Görkem Karman. Kendisini çok severim. Bazen çok fazla konuşuyor evet ama olsun onun tavsiyeleri her zaman iyi sonuç verir. Bir ürün alacağım zaman ilk onun yorumuna bakarım. Kendisine gelen kötü eleştirileri tahmin edemezsiniz. Dış görünüşüne bazen o kadar kötü yorumlar yapıyorlar ki... Kızcağız neredeyse dudak dolgusu yaptıracakmış kötü eleştiriler yüzünden. Duygu Özaslan da çok kötü eleştirilere maruz kalıyor mesela. Hem kendisinin yeterince samimi olmadığını düşünenler var hem de sevgilisine inanılmaz kötü şeyler söyleyenler, yakıştırmayanlar var. Yani olabilir, bunları düşünebilirsiniz ama söylememelisiniz. Söylemeye hakkımız yok. "Nasıl yok, yorum kısmı açık" demeyeceğiz. O zaman günlük hayatımızda da herkesin ağzı açık kimseninkini torba gibi büzemiyoruz ama biri size hakaret edince hemen kızıyorsunuz değil mi?

Demem o ki, insanlara yorum yaparken biraz dikkatli olalım. Ben şu ana kadar her zaman karşımdaki kırılır mı diye düşündüm. Zor durumda olduğunu düşündüğüm biri varsa elimden geldiğince bildiğim bir konuysa tavsiyede bulunmaya çalıştım. Herkes böyle yapsın. Birine kötü yorum yazınca siz iyi olmuyorsunuz. İnsanlar kendilerini değiştiremezler. Ben de isterdim çok daha iyi olmayı, bu kadar psikolojik probleme sahip olamamayı...Ne bileyim Görkem daha kalın dudak isterdi belki, Duygu kendisine ve sevgilisine saygı duyulmasını isterdi. Ama durum bu. Kendimizle, seçimlerimizle, diğer insanlarla ve onların seçimleriyle yaşamaya alışmak zorundayız. Eğer alışmazsak, kırılmaya da hazırlıklı olalım.

Saygı ve sevgi dolu günler dilerim hepinize...






Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...