Bugün Küçükçekmece Belediyesi, Esenyurt Tapu müdürlüğü, Küçükçekmece Adliyesi, Taksim yaparak yine bir rekora imza attım. Ofise dönerken yürümüyordum, sürünüyordum. Aynı zamanda Roma'yla telefonda konuşuyordum. Ben "Dayanamıyoruuummm, çıkıyorum bugün işten, oofff!" dedikçe Roma "Çık kızım yaa, ben de aynı durumdaydım, çıktıktan sonra daha önce çıkmadığıma pişman oldum." deyip beni gaza getirmeye devam etti.. Ağlamadım ama, bildiğin tuttum kendimi. İstanbul'a yazdım işten çıkıyorum diye, artık ellinci kez aynı şeyi duymuş olaraktan çok tepki vermedi. Hemen aradı tabi ama, çabuk karar veriyorsun yine, ben sınava çalışıyorum aşkım, şimdi kimseye bir şey deme, buluşunca konuşuruz dedi. Ben de tamam dedim. Kimseye bir şey demedim.
Ofise asık suratla döndüm, kimseye gülmedim. Tatlı patron da iki gündür ağlıyordu zaten. Bugün de ağladı. Sonra Bayan Kibar geldi, en büyük patron. Ne zaman sinir krizi geçirerek ofise dönsem, ya çok tatlı bir laf söylüyor, ya gelip dilekçe veriyor, ya saçımı okşuyor. Off, anlayacağınız yine ettiğim küfürleri yuttum, yine işten ayrılamadım. Ayrılamayacağım galiba. Ama şöyle bir sorun var. Pazartesi işe yeni bir avukat başlıyor. O avukat benim masama oturacak, ben de koltuklarda mutfakta sürüneceğim. Ben iş yerinde öyle şeylere hiç gelemem ki... Kendimi o şekilde huzurlu hissetmem. Sanki oraya ait değilmişim gibi, geçiciyim burada diye bağırıyormuşum gibi. Üstelik yazmam gereken iki dilekçe var, nasıl yazacağım ben o dilekçeleri bilgisayarım olmadan ?
Çok kararsızım. Bir yandan para kazanmak zorundayım, kredi kartı borcumu ödüyorum. Ayrıca biliyorsunuz ki babamdan destek almıyorum. Anneme de pis patronu maaşını doğru düzgün ödemiyor, yardım almayı bırak yardım etsem yeridir. Bu yüzden yeni bir yer bulmadan işten ayrılamam. Yeni bulacağım yerde de mutlu olmamaktan korkuyorum. Sürekli şikayet eden devlet memuru gibi etrafımdaki herkesi bıktırdığımdan, yeni bir yere girersem oradan memnun olmama gibi bir şansım olmayacak. Dayan be kızım diyorum, kas kendini, geçecek bu günler... Bilemiyorum ki.
Babam aradı, sesi çok üzgündü. Kızım, çok özür dilerim dedi. Ödüm koptu birden. Ne oldu baba? dedim. Ben senin doğum gününü unuttum dedi. Nasıl korkuttu beni. Kız kardeşini kaybetti, kafası dağınıktı, bir de doğum günümle mi uğraşacaktı? Anlayışıma teşekkür etti. Ama geç de olsa hatırladığı için ve unuttuğuna bu kadar üzüldüğü için mutlu oldum. :)