13 Haziran 2014 Cuma

Sonunda!!!

     Sonunda mezun oldum! Daha uzun yazmak isterdim ama saat gece 3 ve uykum var. Gece çokk bölüm Naruto izledim. Şimdi yatıyorum. Okul hayatım bitti. Hala inanamıyorum. Hala not okumam gerekiyor gibi hissediyorum. Çok garip bir hismiş... 

7 Haziran 2014 Cumartesi

Galiba Mezun Oluyorum!

      Sınavlarım dün itibariyle bitmiş bulunuyor!!! Bir tanesi açıklandı, en çok çalıştığım en çok korktuğum ve zorlandığım dersti. AA ile geçmişim! Cuma akşamı son sınavım da iyi geçtikten sonra eve o kadar mutlu döndüm ki anlatamam. Resmen yolda sırıtarak yürüyordum. Eğer diğer dört tanesinden de geçmişsem, hukuk fakültesinden mezun oldum demektir. :) Dün gece yine not okumaya devam etmem gerekiyor gibi hissettim. Sonra her şeyin bittiğini fark ettim. Oturup sabahın dördüne kadar dizi izledim. Bugün de öğlene kadar kalkmadım. Uzun uzun kahvaltı yaptım, duş aldım... Kaç gündür tost ve kahve dışında kahvaltı etmemiştim... Şimdi hazırlandım, birazdan çıkıp Paris'le buluşacağım. Ne zamandır doğru düzgün oturamamıştık. İnşallah güzel geçer.


      Bu arada İstanbul'un İngiltere'ye gitmesine de az kaldı. Birlikte nasıl daha fazla vakit geçirebiliriz diye planlar yapmaya başladım. İngiltere'deyken ben onu çok özleyeceğim, ama o hem özleyecek hem de orada yalnız olacak. Kendisini yalnız hissetmemesi için güzel şeyler düşündüm. Öncelikle kalacağı her hafta için ayrı ayrı mektuplar yazacağım. Hepsini gitmeden önce ona verip her haftasonu açıp birini okumasını isteyeceğim. Böylece haftada bir benim parfümüm kokan ve onu ne kadar sevdiğimi yazdığım kağıtları okuyacak. Zarfın içine fotoğraflarımızı da koyacağım. Biliyorum çok eski kafalıyım. Zaten her gün Tango'dan konuşuruz ama olsun, koku başkadır, el yazısı özeldir. Hem belki onu gülümsetir. Bu arada her gün için ona video çekeceğim. Hiçbir şeyi kaçırmasın diye. Bir de gitmeden önce ona çok sevdiği nuggetlı sandviçden yapacağım, yolda yer. Of şimdiden özledim. Şimdilik aklıma bunlar geliyor. Başka sürprizler de düşünürüm nasıl olsa. Aa aklıma geldi şimdi çok güzel ama onu buraya yazamam. Çünkü okursa falan öğrenmesini istemediğim çok tatlı bir fikir geldi aklıma. :)

      Burun estetiği yaptırmak istediğimi biliyorsunuz. Önümüzdeki cumartesi için doktordan kesin randevuyu aldık. Bence biraz geç kaldık ama olsun. Galiba sonunda bu da aradan çıkıyor. Hatta burun estetiğiyle birlikte başka şeyler de aradan çıkabilir ama bilmiyorum daha kesin değil.

     Off gerçekten mutluyum ya. Allah'ım sana çok şükürler olsun. Şu an üzüldüğüm tek şey, kafama taktığım tek şey İstanbul'un gidecek olması. Ama olsun insanlar kaç ay asker yolu gözlüyor, 6 hafta bekleyebilmeliyiz. Hem her gün görüşeceğiz. Eskiden insanlar birbirlerinden haber almak için bile aylarca bekliyorlarmış. Ne kadar sabırlılarmış...

3 Haziran 2014 Salı

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

      Hayatta en çok keyif aldığım şeylerden biri blogum kesinlikle. Hatta kendim yazmaktan çok sizin yazdıklarınızı okumayı seviyorum. Bir de tabi yazdığım zaman sizlerden gelen yorumları cevaplamayı seviyorum. Blog Hocam'da bir yazı okudum geçenlerde. Blog yazarlarının okuyuculardan bekledikleriyle ilgiliydi. En başta tabi ki yorumlar yer alıyordu. Bilgilendirici bloglar yazanlar kesinlikle çok zaman harcıyorlar bloglarına. Ama bizim gibi kişisel blog yazanlar bile düzgünce yazmak, güzel bir fotoğraf bulmak için yaklaşık bir saatlerini veriyorlar. Ve bunun sonucunda yorum almak çok keyifli ve önemli oluyor. Bloğun popüler olması, bir sürü izleyici olması falan o kadar önemli değil. Ama düşüncelerimizi paylaştığımızda buna değer verip olumlu olumsuz fikirlerini yazanlar o kadar önemli oluyor ki... Hele üzgün ve sinirli olduğumda, bazen sizin yorumlarınızla gülümsüyorum. Hepimiz öyleyizdir eminim. Ben de elimden geldiğince okuduğum tüm yazıları yorumlamaya çalışıyorum tabi. Ama makyaj ve moda bloglarında o kadar yorum yapamıyorum.

     Burada çok daha fazla şey paylaşmak istiyorum aslında ama, ya bir gün biri bulur da okursa diye de çok korkuyorum. Sizin yazılarınızı telefonumdan, genellikle bloglovinden takip ediyorum. İnternette bazen giriş sayfası direk blogger oluyor. Ya da klasörlerimin arasına ne kadar saklamaya çalışsam da blogger uygulaması oradan sırıtıyor. Aslında telefonumu çok kişi kurcalamıyor ama bazen en yakın arkadaşım Paris'in elinde oluyor. O da açıp mesajlara falan bakmıyor tabi ama bazen fotoğraflara, instagrama bakıyor ya da internet sayfası açıyor. İşte bu şekilde eğer Moira M olarak görünürsem diye çok korkuyorum. Buraya bazen Paris'le ilgili yazmak istiyorum çünkü...



     Paris'le ilgili bir şeyler var... Kötü şeyler değil ama değişimin habercisi gibi şeyler. Dün akşam bize geldi, televizyona bakıyorduk. İzlerken o kadar çok şeyi eleştirdi, o kadar negatifti ki, rahatsız oldum. Birlikte eleştirirdik eskiden, ama ben olumsuz şeyleri aşmaya çalışırken o aynı yerde kalıyor sanki...Onunla olan dostluğum benim için çok değerli, asla kaybetmek istemiyorum, birbirimizden uzaklaşmamızı istemiyorum. Ama bazen büyüdükçe ister istemez bir şeyler değişiyor. Paris, Vegas ve Dubai en çok şey paylaştığım arkadaşlarım. Paris ve Dubai ile zaten aynı apartmanda büyüdük bebekliğimizden beri. Vegas da Paris'in liseden en yakın arkadaşıydı ve zamanla ortak buluşmalar falan derken benim de en yakın arkadaşlarımdan biri oldu. Birbirimizin derdini çok dinledik biz. Onlar benim derdimi çok dinledi. Size bile habire yazıyorum bir de onları düşünün. :) Psikologa gitme konusunda ne kadar İstanbul hep destek olmuş olsa da psikiyatristinin numarasını vererek ilk adımı Vegas atmıştı mesela. Paris deseniz benim en küçük surat ifademe kadar her şeyimi tanır. Ama birbimizi bu kadar iyi tanımamız bazen kötü sonuçlara yol açabiliyor. Mesela bende de Paris'te de biraz tembellik vardır. Sıcak yaz günlerinde evde mal mal oturabiliriz. Halbuki Beyoğlu'ndayız ve evden çıktığımız gibi İstiklal'de olabiliriz. "Bu hafta kesin spora başlıyoruz" deriz ama hiç başlamayız, "Kızım kıl tüy sorunundan kurtulmanın yolunu buldum" deyip bir karışım buluruz ama asla her gün uygulayamayız. Ben üniversiteden itibaren her zaman bakımlıyım. Saçım, makyajım falan yerindedir, ama tabi abartısız bir şekilde. Paris de tam tersi bunlara hiç gerek duymaz. Topuzunu yapıp çıkar, hatta bazen bana güler. Birlikte alışverişe çok çıkmayız çünkü Paris uzun uzun gezmeyi pek sevmez. Tabi çok paramız olsa nasıl olurdu bilmiyorum. Bunların yanında liseden beri Paris Vegas'la çok yakın. Vegas da karakter olarak benim biraz zıttım. Benim yavşak dediğim tiplerle takılabilir, gecenin körüne kadar Taksim'de takılabilir, ya da dışarda çok sesli konuşup çok sesli güler, bazen ben bile rahatsız olurum. Biraz rahattır yani. Bu arkadaşlığı bozacak bir sebep değil tabi ki ama bazı durumlarda sorun olabiliyor.

     Paris biz büyüdükçe karakter olarak Vegas'a biraz daha yakınlaştı sanırım. Yani iki yakın arkadaşı var ve ikimiz de değişik karakterlere sahibiz. Rahatlık konusunda Paris Vegas'a daha yakın olduğundan birlikte zaman geçirirken sorun olabiliyor. Ben doğru düzgün bir saatte dönmek istiyorum. Bunda biraz da İstanbul etkili tabi. Ama şöyle de bir durum var ki, ben fakülteden arkadaşlarımla gecenin körüne kadar da takılırım ve İstanbul hiçbir şey demez. Ama onlarla çıktığımda güzel bir mekanda, yavşak insanlarla muhatap olmadan iyi zaman geçireceğimi bilirim. Paris'le ve Vegas'la da inanılmaz iyi zaman geçiriyorum ama daha önce onlar yüzünden o kadar salak tiplerle muhatap olmak zorunda kaldım ki kendime yakıştıramadım. Başımıza saçma sapan şeyler geliyor. Masamıza içki gönderenler mi dersiniz, Vegas'ın arkadaşlarından birinin masamıza oturup mastürbasyon diyebilmesi mi dersiniz, laf atanlar mı dersiniz... Gidilen mekanlar, yapılan hareketler, kahkaha atma şekli... Maalesef bazen değişik sonuçlara yol açabiliyor. Ben de onlarla çıktığımda hem İstanbul merak etmesin hem de böyle saçma durumlar olmasın diye kendimi biraz geri çekiyorum, ya da eve erken dönelim dersim var falan diyorum ve erken saatte buluşma teklif ediyorum. Onlar gece çıkmak istiyor, "takılmak" istiyor... İşte böyle noktalar yüzünden Paris'le en yakın dost olarak zaman geçiremiyoruz gibi hissediyorum. Ben her şeyimi paylaşabilmeyi, ortak zevklerimizin olmasını isterdim mesela. "Yarın spora başlıyorum, bu hafta o bakım kürünü uygulayacağım kesin!" dediğimde "Yaparsın tabi." demesini istiyorum, "Hee Moira hee, gerçekten yapacağını düşünüyor musun?" demesini değil. Sürekli insanları eleştirmemesini, yaptıklarım ya da düşüncelerim farklı olunca aşırı tepki vermemesini istiyorum. Ama hayat bu, karakter farklı. Benim istediklerim olmayacak. İşte bu yüzden ortak nokta bulmak lazım.

     Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

1 Haziran 2014 Pazar

Son Üç

     Mezuniyete son üç sınav!!!! Yarın, çarşamba ve cuma! Yani cuma günü sınavlarımdan kurtulmuş olacağım. Eğer geçersem sonunda mezun olacağım. :))

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...